Çocukluk çağının en sık karşılaşılan sorunu : ATEŞ

Çocukluk çağında ailenin en büyük sağlık sorunu ve çocukların sağlık kurumlarına başvurusunun en sık sebebi ateştir. Ateş, vücut ısısının normal değerlerin üzerine çıkmasıdır.

Vücut dev bir merkezi ısıtma sistemi olarak düşünün. Kaslarımız, karaciğerimiz gibi organlar sayesinde ısı üretir, ciltten ve akciğerlerimizden de ısı kaybederiz. Normal vücut ısısının dengesi, "hipotalamus" adı verilen ve insan beyninin yaklaşık olarak tam orta bölgesinde yer alan küçük bir merkez tarafından sağlanır. Bu merkez sayesinde normal vücut ısısı erişkin insanlarda 36,5, bebek ve çocuklarda 37,0-37,5 C aralığında tutulur. Ancak, bir mikrop tehdidi ile karşılaşınca vücut ısısı daha yüksek ısıya ayarlanır ve bu sayede çeşitli yollarla vücudun mikroplarla mücadesine katkı sağlanır. Enfeksiyon tehdidiyle karşılaşınca bağışıklık sisteminin ürettiği bazı kimyasal maddeler hipotalamusu uyararak vücut ısısının artışına yol açarlar. Vücut ısımızda oluşan artışa "ateş" adını verilir. Erişkinlerde 37, çocuklarda 37,5, bebeklerde 37,8 üzeri ısıyı ateş olarak değerlendiilmktedir.

Vücut ısısı nereden ve nasıl ölçülmelidir ?

Vücut ısısı, elle, dudakla, yanakla değil mutlaka ateş ölçerle ölçülmelidir. Amaç, dış koşullardan olabildiğince etkilenmeden vücudun iç ısısını ölçmektir.

Bugünün teknolojisi ile vücut ısısı, makattan, kulaktan, koltuk altından, ağız içinden ciltten ve uzaktan ölçüm yolu ile ciltten ölçülebilmektedir.  

  • Makattan ölçüm:  0-6 ay arası çocuklarda en güvenilir ölçüm yöntemidir. Her yaşta işe yarar ama 2 yaş üzeri çocuklarda konforlu bir yöntem olmadığından tercih sebebi değildir. Ölçüm gerçek vücut iç ısını verir. Makattan ölçüm için, çocuğu sırtüstü ya da kucağınıza yüzüstü yatırın. Ucuna az miktara kaydırıcı bir krem sürülmüş ölçüm derecesini alt uçtaki gümüşi kısmın tamamı içerde olacak şekilde makata yerleştirin. Dijital derece için "bip" sesi gelene dek içerde tutun. Bu sırada çocuğun her iki ayağını sağlam tutun. Böylece kıpırdanarak, derecenin makatın iç yüzeyine zarar verecek hareketler doğurmamasını sağlayın.
  • Kulak yolundan ölçüm: 6 aydan büyük tüm yaş grupları için güvenilir ölçüm yöntemidir.  Kulak için üretilen özel ateşölçer, kulağa dik olarak düzgünce yerleştirilir. Üzerindeki ölçüm düğmesine basılarak “bip” sesi duyuluncaya  (yaklaşık 2 saniye) kadar beklenir. Kulağa uygun şekilde yerleşmediğinden şüphe duyuluyorsa, diğer kulaktan da ölçüm yaparak sonuç doğrulanmalıdır.
  • Koltuk altı ölçümü:  3 aydan büyük çocuklarda, ilk yöntem tercihi olmasa da gerektiğinde uygulanabilir. Dış ısıyı ölçtüğünden gerçek vücut iç ısısını bulmak için koltuk altından yapılan ölçüme de 0,8 C eklenmelidir. Ölçüm için kol dirsekten bükülü şekilde tüm kolu gövdeye yaslanır. Ateşölçer, gümüşi kısmın tümü koltukaltı oyuğu içine kalacak şekilde, koltukaltına yerleştirilir ve “bip” sesine dek beklenir.
  • Ağız içi ölçüm : Uygulama zorluğu nedeniyle 4 yaş altı çocuklarda tercih edilen ateş ölçüm yöntemi değildir. Ancak, ağızdan ölçüm amacıyla özel olarak üretilen emzik şeklinde ateşölçerler denenebilir. Ölçüm değerine 0,5 C eklemek gerekir. Ölçüm için, Çocuğun son 15 dakika içinde sıcak ya da soğuk bir şey yemediğinden içmediğinden emin olunmalıdır. Ölçüm yapılacak temizliğinden emin olunan ateşölçer ağız içine, tercihen dil altına yerleştirilir. Ölçüm sırasında ağız sıkıca kapalı olmalıdır.
  • Ciltten ölçüm :  Cilde yapıştırılarak, vücut ısısına göre farklı renklere bürünerek ölçüm yapabilen kağıt ateş ölçerler de vardır. Güvenilirliği son derece azdır.
  • Uzaktanölçerle ölçüm : Kullanım kolaylığı nedeniyle en yaygın ateş ölçüm yöntemidir. Ancak, ölçümü vücut dışından yaptığından, ölçüm yapılan yerdeki hava akımı, sıcak ya da soğuk ısı kaynaklarından çok kolay etkilenebilir. Hava akımı olmayan bir ortamda, çevre ısı koşulları optimal düzeyde iken yapılan ölçüme güvenilebilir. Art arda birkaç ölçüm hata payını azaltabilir.  

Anlatılan yöntemler arasında güvenilirlik açısından ilk tercih, 0-6 ay çocuklarda makattan ölçüm, 6 ay üzeri her yaşta kulaktan ölçüm olmalıdır.

 

Ateş saptandığında ne yapılmalıdır?

Aslında, ateş, bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını ve mikropların daha yavaş çoğalmasını sağlamak amacıyla bedensel bir koruma refleksidir. Ancak, konforsuz bir durumdur ve nadiren de olsa 5 ay-5 yaş arası çocuklarda, “havale” olarak da adlandırılan sara krizi tarzı nöbetlere yol açabilmektedir. Bu duruma yol açmamak için ateş mutlaka düşürmelidir.

Ateşi düşürmek için yapılması gerekenleri ilaç tedavisi ve ilaç dışı önlemler olarak kabaca ikiye ayrılabilir.

Ateş düşürücü olarak kullanılan ve kimyasal isimleriyle Parasetamol, İbuprufen, Ketoprofen ve Metamizol maddelerini içeren çok sayıda farklı isimli ilaç ülkemizde şurup, damla, tablet fitil ya da enjeksiyona hazır ampul formlarında bulunmaktadır.  Hangi yolla olursa olsun her ateş düşürücü ilacın tedaviye uygun dozu ve toksik dozu yaşa ve ağırlığa göre değişkendir. Bu nedenle ilaçların kullanım dozunu mutlaka hekime danışarak belirlemek önem taşır.

Ayrıca ateş düşürücü ilaçları, hekim önerisi doğrultusunda ya tek başına ya da diğer ateş düşürücülerle akıllıca kombine ederek kullanmak gerekir. Yüksek ateş saptandığında eldeki bütün ateş düşürücüleri aynı anda kullanmak çok yanlıştır.  Ateş, bir süre devam edebileceğinden, eldeki ilaçlar akılcı bir strateji ile zamana yayarak kullanmalıdır. Bu tür bir kombinasyonla kullanım, herhangi bir ilacın aşırı kullanımını ve böylece toksik doza ulaşmasına da engel olacaktır. Örneğin her 4 saat bir parasetamol vermek yerine, bir seferinde parasetamol, diğer seferde ibuprufen vermek gibi. Bu nedenle, en doğru ateş düşürücü kullanımı için mutlaka hekime danışmak gerekir.

Ateş düşürücüler etkisini gösterene kadar dıştan (periferik) soğutma denen ısı azaltma yöntemi de kullanılmalıdır. Geçmişte, ateş düşürme amacıyla, ateşli çocuğun ayak tabanlarına buz kalıpları bastırmak, buzlu su dolu küvete çocuğu daldırmak gibi. Bugün çok sakıncalı olduğu bilinen yöntemler kullanılırdı. Ancak uygulama sırasında çok sayıda çocuk şoka girince (vazomotor kollaps) bu tür çok sakıncalı yöntemler terk edilmiştir. 

70'li yıllarda ateş demek sirke kokusu demekti. Çünkü; sirkeli su içeren ıslak bezler, çocuğun alnına, koltuk altına, gövdesine, kasıklarına konarak ateş düşürülmeye çalışılırdı. Bu yöntem çok daha seyrek de olsa hala kullanılmaktadır. 

Islak bez uygulaması günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Hatta ıslak bezi büyüklük açısından epey abartarak çocuğu ıslak çarşafla sarmak gibi kullanımlara da rastlanabilir.

Su ile ateşi düşürme yönteminin, en çağdaşı, en az konforsuzu ve en doğrusu, ılık banyo yaptırmaktır. Ilık banyo, saçlı deri dahil tüm vücudun 30-32 derece sıcaklığındaki akan suda 8-10 dakika kalmasıdır.

 "Su ne kadar soğuksa ateş o kadar hızlı düşer" mantığı doğru ve sağlıklı değildir. Unutulmamalıdır ki, amaç ateşi düşürmektir. Bu işlem, çocuğa işkence haline gelmemelidir. Etkin bir ılık duş, vücut ısısını yaklaşık yarım saat süre ile yaklaşık  1 derece kadar düşürür. Yarım saatin sonunda ılık duşun etkisi geçer. Ancak, gerek duyuluyorsa ılık duş her yarım saatte bir tekrar edilebilir. Ilık duş, ateşle mücadelede asıl yöntem olmasa da kullanılan ilaçların etkisini göstermesi için geçecek süre içinde zaman kazandırıcıdır.

Ilık duş yapıldığında, çocuğun enfeksiyon hastalığının daha da ilerleyeceği, halk deyişiyle çocuğun daha da üşüteceği kaygısı yanlıştır. Unutmayın ateşli havale, çocuğunuzun yıllar boyu ilaç almasına kadar gidebilecek sonuçlar yaratabilir.

Son zamanlarda, eczanelerde ateş düşürücü amaçla kullanılan jel paketlerine rastlayabilirsiniz.  Ateş düşürücü jel içeren bu tür küçük pedler örneğin alın ve şakak bölgesine uygulanarak ateş düşürücü etki sağlamaktadır.  Etkinlikleri konusunda yapılmış araştırmalar vardır. Genel mantığı, ısıyı emen bir tür jel sayesinde ısıyı bölgesel olarak düşürmektir. Ancak, ılık duşla tüm vücut yüzeyinden ısı kaybettirmek fiziksel olarak da daha mantıklıdır.

Ateş nedeniyle vücuttan su kaybı artar. Sıvı kaybındaki artışın nedeni terleme ya da sık soluma nedeniyle akciğerlerden buharlaşmadır. Bu nedenle ateşli çocuklarda çocuğun daha fazla sıvı alımını teşvik etmek önemlidir.  Ancak ateşin, kusma refleksini artırdığını unutmayın. Bu nedenle, örneğin 250 ml içeren bir bardak sıvıyı bir anda içilmesi yerine yudum yudum yani "sık sık azar azar" içilerek kusma olasılığını azaltılabilir.

Ateşli durumlarda, vücutta salınan bazı maddeler, kaslardan hücresel düzeyde protein yıkımına yol açar. Bu süreçte, halsizlik ve genel bir bitkinlik hissedilir. Ateşli çocukta da olabildiğince istirahat sağlanması, sürece yardım eder ve daha konforludur. 

Neden ateşliyken titrenir ya da terlenir  ?

İnsan normal olarak üşüyünce titrer. Üşüme hissi, çevre ısısı ile vücut ısısı arasında belirgin fark olması ile ortaya çıkar. Kış aylarında dış ortam ısısı düşünce,  vücut ısımızla fark açıldığında titreriz. Aynı durum, dış ısı düşmese de, iç ısımızın belirgin arttığı durumda karşımıza çıkar. Ateş çok arttığında da titreriz. Titreme ile çevreye ısısal uyum sağlanır. Bunun için, derinin hemen altında yer alan binlerce küçük kas istemsiz kasılır. Bu kasılmalar sayesinde ısı üretilir. 

Titreme iki durumda geçer. Ya dış ısı artar, ya da iç ısı azalır. Böylece iç-dış ısı arasındaki fark azalır. Örneğin ateşten titrerken battaniyenin altına girerseniz titremeniz geçer. Yani dış ısı artınca iç-dış ısı farkı azalmıştır. Titreme geçmiştir ama bu işlem sonucu aslında iç ısı daha da artar. Yani, ateşten titrerken battaniye altına girmek, belki bir süre için daha konforlu ama süreç için çok zararlı bir işlemdir.

Yazın, çok sıcak havada evinizin önünü sulanınca serinleme hissedilir. Böylece biraz serinlersiniz. Serinleme, evinizin önündeki suyun buharlaşırken etraftaki ısıyı emmesi sonucunda ortaya çıkar. Çok sıcakta vücudumuz da benzeri bir işlem yapar. Terleriz. Terleme sayesinde evin önünü sulamış oluruz. Su buharlaşırken etraftaki ısıyı emerek bizi serinletir. Ateşlenen, insan  da terler. Amaç aynıdır. Isı kaybetmek. En çok terleyen yerler ise en çok ter bezi içeren yerlerdir. Örneğin eller, ayaklar, saçlı deri. Ter buharlaşınca ortam biraz soğur. Dikkat ederseniz, bazen çok yüksek ateşte, eller, ayaklar, vücudun genelinin aksine buz gibidir. Sebebi ise terleme sonucu terin buharlaşmasıdır. İşte, bazen bu aşamada süreç yanlış yorumlanır.  Ellerin, ayakların soğuk olması, çocuğun üşümesine bağlanır ve çocuğu ısıtmak için özel bir çaba içine girilir. Unutmayın, ateşli bir çocukta, ellerin, ayakların buz gibi soğuk olarak algılanması, aslında vücudun kendini koruma sürecinin sonucudur. Eğer ölçümde ateş saptanmışsa, soğuk el ya da ayaklarından dolayı çocuğu ısıtmaya çalışmak yerine ateş düşürme işlemine devam etmek gereklidir.